12.9.09

Short story

Dudağına değen yağmur damlalarını yaladı kız. Sağ tarafında elindekı kırık scooter parçalarını bırbırne vurarak tamır edeceğini düşünen bir sokak çocuğu, sol tarafında ise hayatının aşkı olabileceiğini düşündüğü insan vardı. Baştan sona izledi onu, ikisi de aynı yöne gidiyor, aynı şekilde kulağında kulaklıkla yürüyordu. Çocuk kıza göre uzun boyluydu, hafif dağınık saçları, kulağındaki küpeleri, eskitilmiş pantolunu ve kareli lacivert gömleğiyle öylesine yürüyordu. Kız çocuğun önünden yürüyüp kendisini farkettirmeyi düşündü önce fakat arkadan görüntüsünün pek de anlamlı olmayacağında karar kıldı.

Kafasını toplamayı ve ondan uzaklaştırmayı düşündü fakat 5 dakikadır gözlerini üstünden alamıyordu. "Eğer aynı minibüse binersek onunla tanışacağım" dedi kendi kendine. Ama hayır, bu kadar tesadüf olamazdı. Önünden yürüyen çocuk Acıbadem minibüsüne bindi, kız ise yavaş adımlarla minibüsün basamaklarına adımını attı ve çocucuğun oturduğu yere göz gezdirdi. Eğer gidip bomboş minibüste yanına oturursa çok dikkat çekeceğini düşünerek, çocuğun arkasındaki cam kenarına geçti. Kokusunu burnunda hissedebiliyordu artık. Rüzgar çocuğun camından esip o mükemmel kokuyu kıza doğru sürüklüyordu. Minibüs dolmaya başlamıştı, çocuğun yanı hala boş diye düşünürken bir anda yaşlı bir amca gelip çocuğun yanına oturdu. Ahh bizim yaşlı türk insanımız.. Konuşacak birini bulduklarında direk muhabbette başlarlar diye düşündü kız ve amcamız kulağında kulaklık olmasına rağmen bizim gençle konuşmaya başladı. Çocuk nezakettten kulaklığını çıkarıp dinlemeye koyuldu. Kızın kulaklıkları hala kulağındaydı fakat dinlediğini belli etmemek için müziği duraklatıp, olabildiğince konuşulanları duymaya çalışıyordu. Kulağı çocuğun sesindeydi. Fakat bu kadar muhteşem ögeler bir araya gelemezdi. Sesi o kadar tatlıydı ki ve yine o nazik tavırlarıyla amcamıza yanıt veriyordu. En sonunda adam sustu ve durakta indi. İşte çocuğun yanı boşalmıştı. Keşke biri gelse ona yer versem ve tekrar yanı boşalsa da otursam diye geçirdi içinden kız. Diğer yandan da çocuğun hangi durakta ineceğine dair hiçbir fikri yoktu. Ya çok erken inerse? Ya onunla konuşamadan çekip giderse? Kız artık düşünmekten çıldırıcaktı, o sırada çocuğun kolundaki dövmeye dikkat etti artık üstündeki her detayla ilgileniyordu. Sonunda ineceği durağa gelmişti kız, yavaşca ayağa kalktı, göz ucuyla cocuğa baktı ve "ışıklarda inebilir miyim?" dedi. Işıklara geldiklerinde çocuk ayaklandı. İşte buydu, aynı durakta iniyorlardı. Önce kız indi, yağmur artmaya başlamıştı. İşte hayatının aşkıyla tanışmak için mükemmel bi gün dedi. Fakat oturduğu sokaktan aşağı yürümeye başlamıştı, bu sefer çocuk arkadan geliyordu, onu gözlemleme şansı yoktu. Karşıdan karşıya geçme bahanesiyle yavaşladı, arkasına baktı ve işte aynı hizaya gelmişlerdi. Yavaşça gülümsedi ve "merhaba" dedi çocuk. "Tanrım bu bir mucize olmalı" diye düşündü kız. Heyecandan kulaklıklarını yere düşürdü ve kalkıp yüzündeki şaşkın ifadeyle o da "merhaba" dedi. Çocuk söze başladı; "sizi minibüse binerken gördüm, daha sonra durakta inmek için kalkacakken siz ayaklandınız ve aynı yerde ineceğimizi farkettim, sokak boyunca önümden yürüdünüz, neden bunu yapıyorum bilmiyorum ama içimden bi ses sizinle konuşmazsam çok büyük pişmanlık duyucağımı söyledi, umarım beni yanlış anlamazsı.." HAYIR HAYIIR diye söze atıldı kız. "bu kadar tesadüf olabilir mi bilmiyorum fakat ben daha öncesinden beri sizi izliyorum, ah sanırım saçmalıyorum, asıl siz beni yanlış anlamayın, başıma ilk defa böyle bişey geliyor." Çocuk tekrar gülümsedi "hemen şurada kahve dünyası var, oturup bişeyler içmek ister misiniz? Hem başımıza gelen bu tesadüfle ilgili daha ayrıntılı konuşabiliriz, tabi eğer vaktiniz varsa..?" kız çantasından şemsiyesini çıkardı ve "tabikide isterim ama bence sizde daha fazla ıslanmamamız için şemsiyeyi ikimiz içinde tutarsanız" dedi. Daha sonrasında oturdular, kendi hayatları hakkında pek bişeyden söz etmediler, okul, iş, aile bu konuşmanın dışındaydı, o an akılllarına gelen herşeyden konuştular, zaman öyle hızlı akıp geçmişti ki.. artık kalkmalıydılar, kız 3 sokak aşağı da oturuyordu, çocuk onu evine bıraktı ve telefon numarasını aldı. Kız içine sığdıramadığı heyecanla kendini kapıdan içeri attı, gelecek günlerini ise onun ne zaman arayacağını bekleyerek geçirecekti. "olsun bunlara değerdi" diye düşündü içinden. Ertesi gün gelen telefon kızın hayatını değiştirdi, sonraki günleri hep beraber geçirmeye başladılar, haftanın 4 gunu neredeyse beraberdiler, yaklaşık 3 hafta olmuştu ve herşey mükemmel gidiyordu, birlikte çektirdikleri yüzlerce fotoğrafları olmuştu, her gittikleri yerden bir hatıra alıyorlardı, kız artık kendini tamamen bırakmıştı onunla sürüklendiği kaderin içine. Ne geleceğe dair ne de çocuğa dair endişeleri vardı. O'na sonuna kadar güveniyordu. Bir akşam buluştuklarında çocuk "bugün ev arkadaşım evde yok, bu geceyi benimle geçirmek ister misin?" dedi. Kız şaşırdı önce hazırlıksızdı böyle bir teklife ama onunla dolu dolu bir gece geçirme fikrini düşünmek bile içinin kıpır kıpır olmasına yetmişti. Annesini aradı, dışarıda kalacağını söyledi ve onunla birlikte gitti. O gece hayatının en güzel gecelerinden biriydi. Ilk defa tenını bu kadar yakından hıssedıyor, aralarındakı ten uyumuna sasırıyor ve vucut kokularının bırbırıne gecısını duyumsuyordu. Çok yavaşca yaklaştı ona çocuk bütün kıyafetlerini çıkardı, sıcacık tenini ona dayadı, ve bütün vücüdunu öpmeye başladı ve ve artık bekledikleri an gelmişti, birbirlerini sonuna kadar hissediyor, hiç bırakmamak istercesine sıkı sıkı tutunuyorlardı. Terleri birbirine karıştı, yalnızca yorganı çektiler üstlerine ve çırılçıplak uyudular. Kız erkenden kalktı, onu öperek uyandırdı, biraz öpüştükten sonra duşa girdiler, kahvaltı ettiler ve çocuk kızı eve bırakmak için beraber dışarı çıktılar. Evinin önüne geldiğinde uzun bi sarılma faslının ardından gitti çocuk. O akşam kızın telefonu çalmadı, bekledi belki dışarıdadır işi vardır dedi, uyuya kaldı, sabah yıne arama yoktu, öğlen de, akşam da. En sonunda dayanamayıp aradı fakat telefona cevap vermiyordu. Sinirlendi, üst üste aramaya devam etti fakat cevap yoktu. Geçen günlerde kızın içi içini yedi, aramaya cesaret edemedi, çünkü o kadar kırılmıştı ki, onun bu kadar basit biri olmayacağına emindi.. nasıl yanılabilirdi? nasıl bu kadar aptal olabilirdi? Günler günleri izledi ve tam 1 hafta sonra çalan telefonda onun ismini gördü, heyecanla cevap verdi, telefondaki ses " sana birşeyleri hissettirmeye çalıştım ama başaramadım, bana kısa sürede o kadar bağlanmıştın ki bu beni bile korkutuyordu, şu an seninle tanıştığımız sokaktayım".

"eee, bunu söylemek için mi aradın" dedi kız. "hayır, bir elimde biram diğer elimde ceketim bu sokaktan aşağıya eski sevgilimin evine gidiyorum" dedi çocuk. Kız hiçbişey söyleyemeden telefonu kapattı.. Hayatında yaşadığı en güzel tesadüf en kötü şekilde sona ermişti bile, daha söylenecek hiç bişey yoktu...

29.8.09

surprise ice

Ne oluyor bana?
Eskiden duyduğumda yapmak için can attığım şeylerin şimdi çoğunu yapmaktan zevk almıyorum. Hep kendimi dinlemeyi seçiyorum, yalnızlığı ve sessizliği.
Günlerce evden çıkmasam bunalımda hissederdim kendimi eskiden, şimdi ise gayet huzurluyum. Tek canımı sıkan, bir türlü geçmek bilmeyen geceler oluyor bazen. İşte o zaman hissediyorsun asıl yalnızlığı, aslında aklından geçen ne kadar fazla düşünce olduğunu. O zaman duyguların karışıyor, eskileri düşünmeye başlıyorsun sonra yine yalnızlık geliyor. O zaman birine en çok ihtiyaç duyduğun zaman oluveriyor ama gerçekten karşında oturup sana eşlik edecek birine.
Nelerden zevk alıyorsun diye soruyorum kendime, bi an da herşey daha da sıkıcı gelmeye başlıyor. Bu tatil içimden muhtemelen 100 kere çok sıkıcı geçti, çok uzun oldu, ne olur bitsin demişimdir.
Artık tesadüfleri de sevmemeye başladım..


10.8.09

find what you get

Sırayla vücudumun her yerine ağrılar giriyor. Kasıklarımdan başlayıp, karnıma yükseliyor en sonunda da başımda birikiyor hepsi. Arıyorum fakat evde hiç ağrı kesici kalmamış.
ama aradığım ilaç o değil ki.
Seni seviyorum mesajı geliyor telefonuma, hiç umursamadığım, alakasız birinden. Sıkılmadan her gün mesaj atabilen birinden.
ama istediğim o değil ki.
İçimi rahatlatamıyor hiç kimse ya da hiçbir şey, çok sevdiğim şarkılarımdan başka hiçbir şey.
ama asıl duymak istediğim o değil ki.

7.8.09

Oje

Yeni aldığım bir oje gibi akışkan ve tek seferde sürülen kusursuz tırnak gibi başlamıştı herşey.
Hep ilkler güzeldir, evet. Korumayı başarırsan bu güzellik artarak devam eder.
Eğer kapağını açık bıraksaydım ojemin bir kaç gün sonra hemen kuruyup giderdi ve ben de yenisini almak zorunda kalırdım. Eğer zamana bıraksaydım yine de kuruyacaktı ama onu bu erken sondan kurtarmanın bir kaç yolu vardı.
Önce buzdolabında saklayabilirdim onu, gözüm gibi bakarken o erken gitmeyi seçebilirdi, sıkılabilirdi benden.. sonra biri yanlışlıkla yanındaki yumurtalıktan yumurta alırken düşürürdü ojemi, beklediği de buydu ya zaten atıverirdi hemen kendini aşağıya.
Sonra onun yerini dolduracak aynı numarada bi oje aramaya koyulurdum. Ne kadar sıkıcı değil mi?
Gidenin yerine yenisini koymak.
Ama eğer kullanım hatasından dolayı kaybetseydim ojemi hiç de sıkıcı olmazdı.

Şimdi bi kaç yıldır yanımda olan ojelerim var. Şaşırıyorum nasıl hala bozulmadan benimle gelebiliyorlar diye diğer yandan 2 hafta da kaybettiğim ojelerim de var.
Anıyorum her seferinde onları içimdeki bi türlü nefrete dönüşemeyen duygu seliyle.

5.8.09

A real innocent

Hiçbir güzellik senin doldurduğun boşluğun önüne geçemez bundan sonra. Yeniden bulunan bir dost ve yaşanacak, paylaşılacak çok şey var. Sığdıramıyorum mutluluğumu ve heyecanımı içime. Bir şey yitiriyorsun ve bir şey kazanıyorsun yani aynı yaptığın fedakarlıklar sonucunda aldığın kazançlar gibi. Ama hayır seni hayatımdaki hiçbirşeyle kıyaslayamam... Hoşgeldin demek istiyorum yalnızca, bundan sonra eskisi kadar kolay bırakmayacağım seni.

12.7.09

.

Bir an önce kış gelsin,
Üşümek istiyorum, soğuk havayı içime çekip üflediğimde sigara dumanına karışsın istiyorum.
Bütün kalın kıyafetlerimde dışarı çıkmak istiyorum.
Sarılarak ısınmak istiyorum ya da soğuk ve yağmurlu günde bütün zamanımı yorgan içinde geçirmek istiyorum.
Bu sefer aldığım dvd lerin içi boş çıkmasın ne olur, içimdeki umutlarım hayal kırıklığına dönüşmesin.
Tekrar üzülmeyelim olur mu?

29.6.09

penceremin önünde çığlık atan bir kız var.

Hani kendine söz vermiştin aynı şeyleri tekrardan yaşamayacağım diye?
Seni anlamayan birine söylemek istediklerini boşuna açıklamaktansa, gözünden akan küçük damlayı sil ve devam et.
O yokken de sen sendin, o varken de.

27.6.09

Bazen.

Bu gece bir kez daha düşündüm de birbirimizden uzaklaşmamız çok iyi olacak. Hatta farklı bir şehire gidersem çok çok daha iyi olacak. O zaman anlayacağız paylaştığımız zamanların aslında ne kadar değerli olduklarını, birbirmize bağırıp çağırıp yersiz tartışmalarımızın ne kadar gereksiz olduğunu.
Sen her akşam eve geldiğinde bir ses arayacaksın ama ben artık evde olmayacağım anne.
İşteki dertlerini, sevgililerini, ayrılıklarını, arkadaşlarını anlatmak istediğinde telefona sarılacaksın ve biliyorum kızım seni çok özledim ve pişmanım diyeceksin, bense çok uzakta olacağım.
Tekrar tekrar pişman olacağız belki ama yitirilen zamanlarımız geri gelmeyecek.
Keşke zamanı geri alıp sana karşı yıktığım güven duvarlarını onarabilseyim ama olmuyor. Her seferinde saçma hatalar yapıyorum. Bunun pişmanlığını da bir güzel yaşatıyorsun bana.
Bir gün gözlerimi farklı bir yatakta ve farklı bir şehirde açacağım. Evimden götürdüğüm az çok şeyle döşenmiş bir odam olacak.
Ve seni özleyeceğim, bunu biliyorum...

22.6.09

.

Sabah kalktığımda evde bulunan tek çakmağım da bittiği için saatlerdir sigaramı gidip ocaktan yakıyorum, üşenmeden.
Ama burdan kalkıp kendime yiyecek hazırlamaya ve hatta karşıya gitmem gerekirken, gitmeye üşeniyorum.

17.6.09

Everytime

Tesadüf müydü o gün hayatımda tek bir seferde çekebildiğim en güzel eye liner olması?
Tesadüf müydü tek 1 dakika bile geç kalmadan ulaşmam?
Tesadüf müydü bütün yolların kapanması ve sana çıkması?

- Hiç sanmıyorum.

16.6.09

dreamin'

Birşeyi çok istiyim ama elde ettiğimde hevesim kaçmasın istiyorum.

Postcards from Italy den esinlenip senden bana italya seyahatin dönüşünde kartpostal getirmeni istedim ve getirdin.
Gözüm gibi bakıyorum saklıyorum, herşeyimi kaybetsemde roma haritam ve kartpostalım duruyor odamın en güzel köşesinde.
Seni de çok istemiştim zamanında, hep benimle olmanı ama ne çabuk geçiyor hevesler, yaşanırken aklının ucundan geçmiyor bir gün biteceği.
Şimdi ise herşeyin sonunun farkına vararak yaşıyorum, geleceğe dair meraklarımla yaşıyorum.
Her kaybettiğim şeye unutmamak pahasına bağlanıyorum.

Şu an Bratislava' da olduğumuzu hayal ediyorum. Muhteşem sokaklarını gezerken bir an da Ivan Holinka' ya rastlıyorum. Seni dürtüyorum hemen ve büyük hayranlıkla dinlemeye koyuluyoruz.
Gittiğimiz her yerden fotoğraflarımız ve kartpostallarımız oluyor. Bir de günlük tutuyoruz, yaşadığımız her ilginç detayı unutmamak için not alıyoruz. Gün batımı oluyor, yüzüne düşen son güneş parçalarına bakıyorum. Bir kaç tutam kalan saçını geriye atıyorum, alnın aydınlanıyor bir de öpücük.

Sonra da rüyadan uyanıyorum.

12.6.09

Soft

Ya çok mutlu olmalıyım yazabilmek için ya da aşırı mutsuz. Ama hiçbir şeyin ortası olmadığı gibi, duygularımın da ortası yok.
İşte bu nedendendir ki uzun zamandır yazamıyorum, içimden gelmiyor belkide.
Oysa ki anlatacak çok şeyim var sana, saatlerce deniz kenarında oturup abuk subuk şeylere gülüp, herşeyimi anlatmak istiyorum sana.
Olmuyor.

keşke hep küçük şeylerden mutlu olsak ya.

28.5.09

another day.


Günler öyle de olsa böyle de olsa geçiyor aslında. Evde boş zaman öldürmüşsün ya da dışarıda eğlenmişsin, vakit geçirmişsin, oraya buraya gitmişsin farketmiyor. Her türlü geçiyor yani.
Düşünüyorum da deyim yerindeyse neredeyse yumurta g.te dayandı ama ben hala rahatım. Hayatım boyunca geleceğe dair hayallerim, kendime verdiğim sözlerim, üşendiğim ve yapmayı planladığım onlarca şeyimle birlikte ben hep aynı kalacağım gibi geliyor.
Bir yerde değişmek lazım, alışkanlıklarımızdan vazgeçmek lazım.
ama ne zaman?

24.5.09

Om du moter varg

"Detektivbyran" bana bebekken baş ucumda çalan müzik aletini hatırlatıyor. Belki de bu yüzden vazgeçemiyorum o gruptan.
Bugün hava çok güzel, birazdan çıkıp paten kaymaya gideceğim:)

17.5.09

pretty little things


Şunlardan bir tanesi bana ait olsa da büyütsem keşke. Ne yazık ki annem hayvan beslemeyi sevmiyor, ben de kendi evime taşınana kadar asla kedi alamayacağım:(
Bundan tam 28 gün sonra tekrardan nefes alıyor olacağım, bana ait bir hayatım ve ben, yine ben ve ben hep beraber mutlu olacağız, hissediyorum..

9.5.09

dünya yeniden dönüyor

İnsanların ne kadar gereksizleştiğini gördüğüm her an biraz daha uzaklaşmak istiyorum bu dünyadan. Ne kadar gözlerini kapatsan, kulaklarını tıkasan da onlar hala aynı yerdeler. Bazıları var ki işte onlar çok yakınındakiler. Şaşırıyorum yaptıklarına, yapabildiklerine...
Daha fazlasını görmek istemiyorum, vaktimi doldurup gitmeliyim. Keşke beklemek denen belirsizlik olmasaydı. Biraz fikrim olabilseydi.
Pişmanlıklarımla yaşamayı öğrenebilmeliyim ya da pişman olacağım şeyler yapmamalıyım. Bunu kendime çoğu kez söylüyorum zaten artık hep kendimle konuşur oldum.
Bir de isteyipte yaşayamadıklarım var...

22.4.09

böyle gitmez

Bazı geceler aşırı sıkıntı basıyor. Yapmak isteyipte yapamadığınız şeyleri düşünüp iç geçirdiğinizde içinizi saran sıkıntı varya aynen öyle. Hayatta çok küçük anları kaçırmamak lazım, ertelememek lazım. Çünkü o anın fırsatı asla geri dönmüyor ya da hiçbir zaman eskisi gibi olmuyor. En basitinden msn de birini gördünüz şimdi değil ya birazdan yazarım deyipte geri döndüğünüzde onu bulamamanız ve eski istediğinizin kalmaması gibi.
Bir şeye karar kılmak aslında çok basit, isteklerine göre düşüneceksin. Onu, şunu, bunu kırmayayım diye işe başladığın zaman gitmiyor zaten. Neden aklımızdan geçenleri özgürce söyleyemiyoruz, neden o an olmak istediğimiz yerde ya da yapmak istediğimiz şeye gönlümüzce karar veremiyoruz? Hep bir kısıtlanma var. "Ne kadar özgürüz?" ü sorgulamak lazım. Düşünceleri serbest bırakmadıkça, hayatı başkalarının görüşlerini de ön planda tutarak yaşadıkça bu sıkıntı daha da devam edicek eminim.
Çok sıkılıyorum hayatımın aptal düzene tutulup kısıtlanmasından.
Çok sıkılıyorum yalnız kalmaktan.
Seni anlamayan birine dert anlatmaktansa yalnız kalmak daha iyi tabi ama bir de seni anlayanların uzaklaşmaya başlayıp yavaş yavaş düzenin içinde kaybolduklarını hissetmek var.
Berbat.

17.4.09

No more


Bu gece etrafımdaki tüm apartmanların ışıkları sönene dek uyumak istemiyorum.
Bu gece kumsalda koştuğumu hayal ediyorum, yanımda hep olmasını istediğim insanla birlikte.
Diğer yandan kulaklarımı tıkıyorum diğer insanların gürültücü seslerine. Yalnızca müzik olsa ne güzel olurdu diye iç geçiriyorum.
Üzülüyorum çoğu zaman değer verdiklerimin benden uzaklaştıklarını hissettiğimde, çok üzülüyorum. Zaman, zaman zaman yaraları iyileştirirken öbür yandan sinsice yeni yaralar, yeni ayrılıklar sokuyor araya. Hep benimle kalmalarını isterdim o insanların.
Çok değil 3-5 kişi yalnızca.
Bu gece denize bırakmak istiyorum kendimi, hiçbir şey düşünmeden..

12.4.09

.

En sevdiğiniz renk morsa ve hiç aklınıza gelmemişken bütün açık renkli çamaşırlarınızın mor renkte olmasını isterseniz, beyazların içine mor renkli kazak atın ama farketmeden tabi.

5.4.09

Never there

Bir gün güzel manzarası olan teraslı bir evim olursa sabahtan akşama kadar oturup kesintisiz kahve ve sigarayla birlikte, geçen sayısız tipte insanları yukarıdan izlemeyi çok istiyorum ama ne yazık ki evim giriş katı.

27.3.09

Kendini yok etme mekanizması

Aslında ne kadar çabuk vazgeçebiliyoruz alışkanlıklarımızdan ya da alışkanlığa dönen şeylerden. Yine aynı şekilde çok çabuk tüketmeye programlanmışız etrafımızdaki herşeyi. İş duyguları tüketmeye gelince daha da kolaylaşıyor. Aceleyle yaşamalıymışız gibi hemen olsun, hemen yaşayalım ve bitsin. Birbirimizi üzsekte bu zaman zarfında sorun değil, çabuk unuturuz çabuk bitirdiğimiz gibi değil mi?

Çok severek ve merak ederek aldığın bir kitabı hemen okumaya başlarsın ve en sürükleyici yerine geldiğinde, kitap mükemmel ilerlerken bir anda arka sayfalar takılır gözüne. Cezbederler seni, sonunu okuman için çevirmen yeterlidir sayfaları hızlıca. Dayanamaz bakarsın, okursun ve o güzelim kitaba karşı bütün şevkin yok olur. Halbuki ne kadar heyecanla okumaya başlamıştın ama çabuk tüketmeyi seçtin ve bitti. Ne olacak canım, yenisini alırsın, belki o eski kitap kadar zevk vermez sana ama içinde okunmayı bekleyen yepyeni hikayeler vardır. İster yine sonunu okur, sıkılırsın. İster sonuna kadar sindire sindire bitirirsin kitabını.

Hayatı da böyle hızlı yaşamaya bayılıyoruz. Belki pişman oluyoruz ama unutup aynı düzende yaşamaya devam ediyoruz. Geride kalanlar önemli değil zaten.

20.3.09

Başlık

Erken gelen elvedaları

Zamansız gidişleri

Şu an sigaramın olmayışını

Uykum geldiği halde uyuyamayaşımı

Annemin dvd player ı bozmuş olmasını

Geceleri hep birşeylere özlem duymamı

sevmiyorum.

15.3.09

Never on sunday

Pazarlardan nefret etmişimdir hep. Kasvetli, boğuk, sıkıcı bir havada geçer benim pazarlarım. Eğer evdeysem, delicesine sıkılıyorumdur. Dışarıdaysam yine akşamı eve döndüğümde sıkıcı bir gece geçiriyorumdur. Uykudan kalkıp yemek yedikten sonra ağzımda kalan iğrenç tattan da beter bir tatla dolaşıyorum bütün gün evde. Uyu desen nereye kadar. Çık gez, ı ıh yok. En güzeli sevdiğin insanla evde dvd keyfi yaparak geçireceksin pazarlarını ki; güzel bir şekilde geçsin.
Annem kuaförden döndükten sonra acaba beraber sinemaya gider miyiz? Of şu içimdeki sıkıntıyı atmam lazım, sinemada uyusam bile kafi. Zaten dün hayatımda izlediğim en gereksiz ve uzun filmlerden birine yenisi eklendi "watchman" aman olur da arkadaşlar baskı yapar falan, kanmayın! gitmeyin!

Yalnızlık son zamanlarda çok başıma vurdu.

"Sometimes i think, sometimes i dont."

4.3.09

Thats how the story ends

Eğer bu senin için çok şey ifade ediyorsa, gitme dedi kız arkadasından ama çocuk duymadı bile. Birlikte bir göl evinde yaşama planları vardı. Daha nice fotoğrafları olacaktı, her gittikleri yerden bir hatıra taşıyacaklardı. Beraber yine street fighter oynadıkları o aptal cafeye gideceklerdi. Yine farklı bir mekanda gelen ilk öpücükle sarsılacak, şaşıracak, sarılacak ve mutlu olacaklardı. Bunların hayalini kurmaya kız çok önceden, buluştukları ilk günün sonunda beraber bindikleri metroda ayrı duraklarda inmeleri gerekirken, çocuğun kızın durağına kadar gelmesi ve uzun süren sarılma faslının ardından binilen yürüyen merdivenin 3sn içinde durduğu zamandan itibaren başlamıştı. Hayat bizi buluşturmuş ve seninle birlikte bir felakete itmişti beni.
Ama kız bilemezdi ki bunların olacağını.


Hadi zamanı geriye saralım bu sefer. Beni aradığında açmasaydım, o gece sende kalmasaydım, sorunların ilk sinyalleri başladığında seni bıraksaydım, herşey muhteşem gitmeseydi, bana seni seviyorum demeseydin, sana mantı yapmasaydım, vapurda kameranın karşısında sigara içerken beni öpmeseydin, sinemaya gitmeseydik, aptal cafe de street fighter oynamasaydık, o gece içmeye gitmeseydik, sen benden sevgilim olmanı istemeseydin, ilk öpücük hiç olmasaydı, fotoğrafları bastırmasaydık, kahve içmeseydik, o gün fotoğraf çekimi yapmasaydık, ben taksime gelmeseydim, internete girmeseydim, evimden çıkmasaydım, bunların hiç biri olmayabilirdi.

en iyisi seni hiç tanımasaydım.

1.3.09

this is not a love song

Gözlerimi bile zor açabilecek haldeyken, ellerim bedenimden bağımsız haraket ederken, önümüzde şansı kendi ellerimizle-senin ellerinle- tepmişken, ben neden hala seni düşünüyor ve sana yazıyorum. Bu sessiz gecede, en tatlısı uyku gelirken, sen benden çok uzaktayken neden yazıyorum ki?
Dün demiştim ya önümüzde 2 tercih var diye, sen birinciyi seçtin.

Mutsuz muyum? hayır aslında, kafam çok çok iyi.

Yine de bu sefer pişman değilim, aksine mutluyum. Bir anda eskiye dönüyorum, ondan hatıralar. Tekrar bakıyorum içine oturan acı deneyimler. Bakıyorum ki aslında ben senim, sen bensin. Yapmak istediklerimizi yapamadığımız, onca zamana sığdıramadığımız ama aslında çok şey paylaştığımız günler. Şimdiye bakıyorum, her gün yeni umutlar. Sana dair, bana dair, geleceğe dair ve diğelerine dair.
Ne kadar farklı olursa olsun insanlar, aslında hikayenin sonu hep aynı. "yalnızlık" işte.

Biliyorum yarın girip okuduğumda hiçbir şey anlamayacağım bu yazımdan. Ama sen yine de her nerede olursan ol beni hisset. Duygularımı hissedebildiğini biliyorum. Çalan şarkıda hatırla beni, başka birinin kollarındayken. Emin ol onlar gecenin karanlığında bile olsa bakarlar gözlerine, aynen benim sana loş ışıkta baktığım gibi. Yabancı bir yerdeyim şu an ama aslında nerede olduğum önemli değil.
Şimdi yatma vakti, sensiz gecenin ıssızlığında. Bu sefer iyi geceler bile diyemeyeceğim.




28.2.09

Secret

Yolda yürürken, metroda ve ya otobüste giderken birinin sana baktığını hissedersin, kafanı çevirdiğin an göz göze gelirsiniz. Bu tesadüf müdür? yoksa onun sana baktığını hissedebilir misin? Ben tesadüf olduğuna inanmıyorum artık. Aynı birine tanımadan aşık olabileceğini hissetmen gibi. Zaten aşık olmak için tanımaya gerek yoktur ki. Her an bağlanmaya açık, güvensizlik duvarları olduğu halde çok çabuk pes edebilen biriyseniz çok yazık. Tıpkı benim gibi yani. Pişman olup, uslanmayanlar, yalnızca adımları daha temkinli bir hal alıp, yeniden kapıldığında en başa dönen bizler, benler.

2 seçenek var bu sefer önümde aynı eskiden attığım aptal zarlar gibi.
Eğer yarın evde oturup tek başına film izlemeyi seçersen, anlayacağım ki umut az yada hiç yok.
Ama olur da gününü dizlerimde yatarak geçirmeyi tercih edersen biraz da olsa umut bağlayacağım sanırım.

ne olur bu sefer kısa zamanda tükenmesin herşey. bu güzellik yaşanmayı hakeden bir güzellik. doyumsuzluğumuz uğruna yok olup gitmesin küçük mucizelerimiz.

24.2.09

You are the one

Geleceğe not bıraktık beraber, tam 5 yıl sonrasına. Odamdaki Roma haritasının bir köşesine yazdım, hani şu hep panomda asılı duran. Gözümün önünde kalması lazım tabi unutmamak için. Bilmiyorum o zaman hala seninle konuşuyor, görüşüyor olacak mıyız ama şu an tek bildiğim seni deli gibi özlediğim. Halbuki 17 gün yoktun sadece ama yıllardır yanımdaymışsın gibi geliyor ve bu ayrılık çok uzun sürdü benim için. Seni tanımadığımı ve sana çok uzak olduğumu biliyorum, sen bu konuda benden daha şanslısın çünkü o insan sarrafı yanın benden çok daha güçlü. Birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmeden konuşmaya başladığımız ilk günde anlamıştım zaten.
Hayat o kadar küçük tesadüflerle dolu ki, sen de onlardan birisin. Bu sefer kaçırmadan delicesine sarıldığım bir tesadüf. "Sen kal, yalnızca sen kal hayatımda" diyorum içimden yüzlerce kez.
Artık kaybetmekten yoruldum ve tüm gücümle bağlanabilirim ama yapamıyorum. Aynı yıkımları yaşamayı daha fazla kaldıramam. İşte bu yüzden oluruna bırakıyorum. Özlüyorum, belki gün sayıyorum, içimden sürekli aynı şeyleri söylüyorum ama hepsi içimden..
Seninle tanışmamı sağlayan ve hayatım boyunca yanımda taşıyacağım sözü söylemek istiyorum; "La dolce vita" diyorum.

20.2.09

The times are hard for dreamers

Düşünüyorum da yaptığım şeylerden ne çok pişmanlık duyuyorum ben.

Boşa zaman geçirdiğimde
Aşırı tatlı yediğimde
Düşünmeden karar verdiğimde
Aşık olduğumda
Annemle kavga ettiğimde
Aşırı para harcadığımda
Odamı dağınık bıraktığımda
Okula geç kaldığımda
Aşırı sigara içtiğimde
Bilgisayar başından kalkmadan saatlerce oturduğumda
Yine boşa zaman öldürdüğümde
Bir şeylerimi kaybettiğimde
Yapacaklarımı unuttuğumda
Yine aşık olduğumda
Çok fazla yemek yediğimde
Uyuya kaldığımda
Birine güvendiğimde
ve Yine aşık olduğumda ..
"hep pişman oluyorum"

Ama sonra sorarsan tekrarlıyor musun bunları diye? Evet, tekrarlıyorum. Üstünden zaman geçiyor, boşveriyorum, unutuyorum, tekrarlıyorum ve yine pişman oluyorum.


19.2.09

Dont go!

Bu akşam iğrenç bir akşam aslında. Çünkü beklediğim, düşlediğim, deli gibi gitmek istediğim Nouvelle Vague konseri var ve ben bilet bulamadığım için gidemiyorum. Nasıl olur da 23 gün önceden tüm biletler tükenir? Erken davranamamanın acısını en güzel şekilde çekiyorum. Bütün o gidenleri düşünerek, evimde çatlıyorum ve tekrar "In a Manner Of Speaking" açıyorum. Tam ağlamalık..Tanrım..

14.2.09

This is the life

Geçen sene bu tarihte yalnız değildim, evet. Yemeğe çıkmıştık kendisiyle. Hani hep klasik olan ama bizim hiç öylesine romantik bir şekilde yapmadığımız şeydi işte.
Bu sene ise yalnızım, gerçi uzun zamandır yalnızım ve sevgililer gününü de yalnız geçiriyorum. Her tarafta öpüşen, koklaşan, bıcır bıcır sevgililer dolu olacak. Kıskanmıyorum diyerek kandırıyorum kendimi. Annem bile sevgilisiyle birlikte, romantik bir dağ evinde kalmak üzere, 3 günlük tatile çıktı. İnanamıyorum!
Bu akşam bol kahkahalı bir oyuna gitmeseydim herhalde evde kendi kendimi yer, bitirirdim. Şimdi makyajı sil, yatağın üstünü boşalt, kıyafetlerini değiştir falan nasıl üşeniyorum ama çok uykum geldi. Bir yandan da bütün gece biriyle konuşasım ya da yazı yazasım var. Anlıyorum, tamam. Gece gece yalnız kalmaktan bunlar. Hepsi geçecek, iyi geceler.

11.2.09

Hey

Selam penceremden bakan, küçük meraklı çocuklar : )
Şu an sizin yerinizde olup, dışarıda çılgınlarca koşup oynamayı sonra da balkonun storlarına yaklaşıp meraklı gözlerle kendimi izlemeyi nasıl isterdim bilemezsiniz.

Memories

Kimselerin yüzemediği bir okyanusun içerisinde kaybolduk biz seninle. Ne geriye dönebilmeyi, ne de biraz daha ilerlemeyi istemedik. Herkesin, herşeyden etkilendiği, birbirilerine bakıp sahte olarak gözlerindeki tuzlu suları düşürdükleri bir zamanda, biz durdurmak istedik akan zamanı, hep birbirimizin yüzüne bakabilmek için.

Bir gün ben mutfakta lavabonun başında bardakları yıkarken, usulca geldin arkadan ve sarıldın belime. Nefesin boynuma değerken söyledin o sözleri. Her ne olursa olsun, burada durduğunda, sana sarıldığımı ve kulağına fısıldayarak "seni seviyorum" dediğimi hisset dedin. Bu gün bile arada hissediyorum seni. Evin her köşesinde bıraktığın hatıralarınla hatırlıyorum seni.

Bir de hikayenin kötü tarafı var tabi, hatırlanmak istenmeyen kötü anılar ve yalanlar. Tek gerçek içimizde büyüttüğümüz sevgimizdi ama biz onu da yok etmeyi başardık. Kimseyi yerine koyamadım senden sonra. Her gelen ve giden de bir parça seni aradım ama kimsenin duyguları senin kadar açık değildi. Kimse bana o kadar güzel şeyler yazmadı, söylemedi, dokunmadı. Hepsini geçtim kimse beni yalanlarına bu kadar güzel inandırmadı..

7.2.09

Porcelain

Etrafı pembe duvarlarla çevirili dünyasından öteyi göremeyen bir insan olarak yetişmediğime şükrediyorum bazen. Bir yerde oturduğumda çevremdeki insanları gözlemlemeyi ve dinlemeyi çok sevmişimdir. Bilmediğim hayatlar hakkında kendimce yorumlar yaparım. Her an her saniye bambaşka hikayeler dolaşıyor etrafımızda. Bazıları ise o kadar yanımızda oluyor ki.

Bir tanesine geçen gün şahit oldum. Kırmızı masanın üzerinde duran defterlerin yanına bıraktım kendi defterimi ve sonra oturdum, bir kaç saniye geçmeden meçhul şahış geldi ve "inanmıyorum kim bıraktı bu defteri buraya? iphone'm çizilmiş" diye bir çığlık koptu. Döndüm ve "ben bıraktım" dedim, bana baktı ve arkadaşına döndü ağlamaklı bir sesle söylenmeye devam etti. Hayır, madem iphone'u alacak parayı baban veriyor gayette o çizilen kapağını değiştirebilirsin ayrıca defter gelmesiyle oluşabilecek bir çizik de değil, bildiğin düşürmüşsün kardeşim. Hatun oturdu bir güzel ağladı, söylendi. En sonunda dayanamayarak uzaklaştım ama şoku atlatabilmiş değilim.
İnsanlar hayatlarında sorun görmedikçe, yaşadıklarını ne kadar büyük bir dert haline getirebileceklerini bir kez daha anlamış oldum.

Oysa ki dershaneye giden, büyük ihtimalle OKS'ye hazırlanan, sırtında kocaman çantası, uzun saçları ve güzel yüzüyle minibüse binip kendisine yer veren herkese nazikçe teşekkür ederek yol boyunca ayakta gidip, benimle aynı durakta inen kız geldi aklıma. Işıklarda beraber indik ardından bir adam kızı aldı ve minibüse döndü, şoföre para verip indi sonra da kızın çantasını aldı ve beraber yürüyerek uzaklaştılar. Sonradan anladım ki adam kızın babasıymış ve o küçük kız yol parası olmadığı için şoförden rica ederek binip, bütün yolu ayakta gidip, ineceği durakta babasının onu almasını ve parayı ödemesini beklemiş.
Bir de yaşlı amcamız vardı o gün, kolundaki değneğiyle birlikte bindi minibüse. Hiç oturanlara bakmadan cam kenarına tutundu ve parasını verdi. Görür görmez ayaklandım ama o hiç oturanların tarafına bakmıyordu. Yaklaştım ve "amcacım oturun isterseniz" dedim. Bana döndü ve "kızım ben oraya oturana kadar çoktan yerimi kaparlar, hiç zahmet etme" dedi. İçim burkuldu hemen. Kim bilir kaç kere yaşadı o olayı, kaç hayvan yerinden feragat edip oturmasına izin vermedi. Güç bela ikna ettik ve oturttuk amcayı ama söyledikleri aklımdan hiç silinmedi.

"Bana şu boktan dünyada aynen göründüğü gibi olan tek bir şey ver!".........

6.2.09

Ivan Holinka


Geçen gece televizyonda hiçbişey bulamadan gezinirken Gülhan'ın Galaksi Rehberi'ne rastladım. Program yaklaşık 1 sene öncesinin tekrarıydı ve küçük bir gemiyle Tuna Nehri boyunca çeşitli ülkeleri geziyorlardı. Slovakya'nın başkenti küçüçük bir şehir olan Bratislava'da durdular. Opera binasından başlayan gezi, ilginç heykellerle dolu sokaklar boyunca devam etti ama aralarından en ilginç olanı "Ivan Holinka" ismindeki müzisyendi. Allahtan adamın yanında baya durdu ve inceleyebildim ama yetmedi açıkcası. Tek kişilik bir orkestra kendisi ve bütün enstürmanları kendi yaptığı ilginç düzenekle birlikte tek başına çalıyordu. Kendisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz internetten bakabilirsiniz diyordu Gülhan fakat ne kadar arattıysam da youtube da ki birkaç video harici pek de bir şey bulamadım. Kendisini görmek için yalnızca Bratislava'ya yolumuzun düşmesi gerekiyor anlaşılan.
Umarım bir gün o güzel gemiyle birlikte Avrupa seyahatine çıkmak kısmet olur ve Brastislava da durup o muhteşem müzisyeni dinleyebilirim...

30.1.09


Değişen tek şey insanlar, değişmeyen tek şey ise onların huyları.

Hayır, senin değişmeyeceğine inanmıştım. Sanırım hep aynı küçük çerçevemden bakıyorum dünyaya, hep bana şarkılar söylediğin günkü gibi hatırlıyorum her günü. Aynı yenilgiyi yaşamaktan yorularak, duvarlar örüyorum etrafıma. Arada sözler de veriyorum kendime, ta ki biri gelip yıkana dek.

Tekrar bir vals müziği çalsın arkadan, nazikçe tut elimden ve beni dansa kaldır. Olmak istediğin gibi hakim ol bana, sert hareketlerinle yönet ama hafifçe tut belimden. Gözlerin gözlerimden ayrılmasın, her hatırladığımda sıcak gülümsemen olsun yüzünde, tıpkı beni her gördüğünde yüzünde belirdiği gibi.
Yalnızca yalnız olduğunda yazabildiğini söylemiştin, "birini sevmezsem yazabilirim" demiştin. Şimdi yazabilirsin sanırım. Ama aklında tutma sözleri, unutmadan geçir ki kağıda her zaman ki gibi kaybolmasın o güzel cümlelerin.

Hadi tekrardan zar atalım birlikte. Önce sen at, 3 ve ya 8 gelirse ışıkları kapatacağını söyle. 8 gelsin ve kapat.
Karanlıkta göremediğim kağıda 5 ve ya 7 gelirse seni öpeceğim, 6 ve ya 10 gelirse sen beni öpeceksin yaz.
İlk zarda 5 gelsin, kağıdı bana göster, "yapmak zorundayım" de ve öp.
Şimdi sıra ben de.
3 ve ya 5 gelirse hep benimle olacaksın, 2 ve ya 12 gelirse seni unutacağım.

Ama zarları atmaya korkuyorum..


26.1.09

He

Bu günü hatırlamalıyım.

Günün birinde seninle tanışacağımı biliyordum, yalnızca o günün bu gün olacabileceğini tahmin etmemiştim.
I know u're the one.. It's just a beginning : )

21.1.09

İşte öyle.

Hayatını 2 dakikada mahvedip, 5 ayda toparladığın oldu mu?

Kendini keserek aç
Kendini dikerek kapat.

Hakkımda

Fotoğrafım
Yarın bunların hepsini unutmuş olacaksın. Şimdi git ve uyu. İyi geceler.

İzleyiciler