27.3.09

Kendini yok etme mekanizması

Aslında ne kadar çabuk vazgeçebiliyoruz alışkanlıklarımızdan ya da alışkanlığa dönen şeylerden. Yine aynı şekilde çok çabuk tüketmeye programlanmışız etrafımızdaki herşeyi. İş duyguları tüketmeye gelince daha da kolaylaşıyor. Aceleyle yaşamalıymışız gibi hemen olsun, hemen yaşayalım ve bitsin. Birbirimizi üzsekte bu zaman zarfında sorun değil, çabuk unuturuz çabuk bitirdiğimiz gibi değil mi?

Çok severek ve merak ederek aldığın bir kitabı hemen okumaya başlarsın ve en sürükleyici yerine geldiğinde, kitap mükemmel ilerlerken bir anda arka sayfalar takılır gözüne. Cezbederler seni, sonunu okuman için çevirmen yeterlidir sayfaları hızlıca. Dayanamaz bakarsın, okursun ve o güzelim kitaba karşı bütün şevkin yok olur. Halbuki ne kadar heyecanla okumaya başlamıştın ama çabuk tüketmeyi seçtin ve bitti. Ne olacak canım, yenisini alırsın, belki o eski kitap kadar zevk vermez sana ama içinde okunmayı bekleyen yepyeni hikayeler vardır. İster yine sonunu okur, sıkılırsın. İster sonuna kadar sindire sindire bitirirsin kitabını.

Hayatı da böyle hızlı yaşamaya bayılıyoruz. Belki pişman oluyoruz ama unutup aynı düzende yaşamaya devam ediyoruz. Geride kalanlar önemli değil zaten.

20.3.09

Başlık

Erken gelen elvedaları

Zamansız gidişleri

Şu an sigaramın olmayışını

Uykum geldiği halde uyuyamayaşımı

Annemin dvd player ı bozmuş olmasını

Geceleri hep birşeylere özlem duymamı

sevmiyorum.

15.3.09

Never on sunday

Pazarlardan nefret etmişimdir hep. Kasvetli, boğuk, sıkıcı bir havada geçer benim pazarlarım. Eğer evdeysem, delicesine sıkılıyorumdur. Dışarıdaysam yine akşamı eve döndüğümde sıkıcı bir gece geçiriyorumdur. Uykudan kalkıp yemek yedikten sonra ağzımda kalan iğrenç tattan da beter bir tatla dolaşıyorum bütün gün evde. Uyu desen nereye kadar. Çık gez, ı ıh yok. En güzeli sevdiğin insanla evde dvd keyfi yaparak geçireceksin pazarlarını ki; güzel bir şekilde geçsin.
Annem kuaförden döndükten sonra acaba beraber sinemaya gider miyiz? Of şu içimdeki sıkıntıyı atmam lazım, sinemada uyusam bile kafi. Zaten dün hayatımda izlediğim en gereksiz ve uzun filmlerden birine yenisi eklendi "watchman" aman olur da arkadaşlar baskı yapar falan, kanmayın! gitmeyin!

Yalnızlık son zamanlarda çok başıma vurdu.

"Sometimes i think, sometimes i dont."

4.3.09

Thats how the story ends

Eğer bu senin için çok şey ifade ediyorsa, gitme dedi kız arkadasından ama çocuk duymadı bile. Birlikte bir göl evinde yaşama planları vardı. Daha nice fotoğrafları olacaktı, her gittikleri yerden bir hatıra taşıyacaklardı. Beraber yine street fighter oynadıkları o aptal cafeye gideceklerdi. Yine farklı bir mekanda gelen ilk öpücükle sarsılacak, şaşıracak, sarılacak ve mutlu olacaklardı. Bunların hayalini kurmaya kız çok önceden, buluştukları ilk günün sonunda beraber bindikleri metroda ayrı duraklarda inmeleri gerekirken, çocuğun kızın durağına kadar gelmesi ve uzun süren sarılma faslının ardından binilen yürüyen merdivenin 3sn içinde durduğu zamandan itibaren başlamıştı. Hayat bizi buluşturmuş ve seninle birlikte bir felakete itmişti beni.
Ama kız bilemezdi ki bunların olacağını.


Hadi zamanı geriye saralım bu sefer. Beni aradığında açmasaydım, o gece sende kalmasaydım, sorunların ilk sinyalleri başladığında seni bıraksaydım, herşey muhteşem gitmeseydi, bana seni seviyorum demeseydin, sana mantı yapmasaydım, vapurda kameranın karşısında sigara içerken beni öpmeseydin, sinemaya gitmeseydik, aptal cafe de street fighter oynamasaydık, o gece içmeye gitmeseydik, sen benden sevgilim olmanı istemeseydin, ilk öpücük hiç olmasaydı, fotoğrafları bastırmasaydık, kahve içmeseydik, o gün fotoğraf çekimi yapmasaydık, ben taksime gelmeseydim, internete girmeseydim, evimden çıkmasaydım, bunların hiç biri olmayabilirdi.

en iyisi seni hiç tanımasaydım.

1.3.09

this is not a love song

Gözlerimi bile zor açabilecek haldeyken, ellerim bedenimden bağımsız haraket ederken, önümüzde şansı kendi ellerimizle-senin ellerinle- tepmişken, ben neden hala seni düşünüyor ve sana yazıyorum. Bu sessiz gecede, en tatlısı uyku gelirken, sen benden çok uzaktayken neden yazıyorum ki?
Dün demiştim ya önümüzde 2 tercih var diye, sen birinciyi seçtin.

Mutsuz muyum? hayır aslında, kafam çok çok iyi.

Yine de bu sefer pişman değilim, aksine mutluyum. Bir anda eskiye dönüyorum, ondan hatıralar. Tekrar bakıyorum içine oturan acı deneyimler. Bakıyorum ki aslında ben senim, sen bensin. Yapmak istediklerimizi yapamadığımız, onca zamana sığdıramadığımız ama aslında çok şey paylaştığımız günler. Şimdiye bakıyorum, her gün yeni umutlar. Sana dair, bana dair, geleceğe dair ve diğelerine dair.
Ne kadar farklı olursa olsun insanlar, aslında hikayenin sonu hep aynı. "yalnızlık" işte.

Biliyorum yarın girip okuduğumda hiçbir şey anlamayacağım bu yazımdan. Ama sen yine de her nerede olursan ol beni hisset. Duygularımı hissedebildiğini biliyorum. Çalan şarkıda hatırla beni, başka birinin kollarındayken. Emin ol onlar gecenin karanlığında bile olsa bakarlar gözlerine, aynen benim sana loş ışıkta baktığım gibi. Yabancı bir yerdeyim şu an ama aslında nerede olduğum önemli değil.
Şimdi yatma vakti, sensiz gecenin ıssızlığında. Bu sefer iyi geceler bile diyemeyeceğim.




Hakkımda

Fotoğrafım
Yarın bunların hepsini unutmuş olacaksın. Şimdi git ve uyu. İyi geceler.

İzleyiciler