28.2.09

Secret

Yolda yürürken, metroda ve ya otobüste giderken birinin sana baktığını hissedersin, kafanı çevirdiğin an göz göze gelirsiniz. Bu tesadüf müdür? yoksa onun sana baktığını hissedebilir misin? Ben tesadüf olduğuna inanmıyorum artık. Aynı birine tanımadan aşık olabileceğini hissetmen gibi. Zaten aşık olmak için tanımaya gerek yoktur ki. Her an bağlanmaya açık, güvensizlik duvarları olduğu halde çok çabuk pes edebilen biriyseniz çok yazık. Tıpkı benim gibi yani. Pişman olup, uslanmayanlar, yalnızca adımları daha temkinli bir hal alıp, yeniden kapıldığında en başa dönen bizler, benler.

2 seçenek var bu sefer önümde aynı eskiden attığım aptal zarlar gibi.
Eğer yarın evde oturup tek başına film izlemeyi seçersen, anlayacağım ki umut az yada hiç yok.
Ama olur da gününü dizlerimde yatarak geçirmeyi tercih edersen biraz da olsa umut bağlayacağım sanırım.

ne olur bu sefer kısa zamanda tükenmesin herşey. bu güzellik yaşanmayı hakeden bir güzellik. doyumsuzluğumuz uğruna yok olup gitmesin küçük mucizelerimiz.

24.2.09

You are the one

Geleceğe not bıraktık beraber, tam 5 yıl sonrasına. Odamdaki Roma haritasının bir köşesine yazdım, hani şu hep panomda asılı duran. Gözümün önünde kalması lazım tabi unutmamak için. Bilmiyorum o zaman hala seninle konuşuyor, görüşüyor olacak mıyız ama şu an tek bildiğim seni deli gibi özlediğim. Halbuki 17 gün yoktun sadece ama yıllardır yanımdaymışsın gibi geliyor ve bu ayrılık çok uzun sürdü benim için. Seni tanımadığımı ve sana çok uzak olduğumu biliyorum, sen bu konuda benden daha şanslısın çünkü o insan sarrafı yanın benden çok daha güçlü. Birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmeden konuşmaya başladığımız ilk günde anlamıştım zaten.
Hayat o kadar küçük tesadüflerle dolu ki, sen de onlardan birisin. Bu sefer kaçırmadan delicesine sarıldığım bir tesadüf. "Sen kal, yalnızca sen kal hayatımda" diyorum içimden yüzlerce kez.
Artık kaybetmekten yoruldum ve tüm gücümle bağlanabilirim ama yapamıyorum. Aynı yıkımları yaşamayı daha fazla kaldıramam. İşte bu yüzden oluruna bırakıyorum. Özlüyorum, belki gün sayıyorum, içimden sürekli aynı şeyleri söylüyorum ama hepsi içimden..
Seninle tanışmamı sağlayan ve hayatım boyunca yanımda taşıyacağım sözü söylemek istiyorum; "La dolce vita" diyorum.

20.2.09

The times are hard for dreamers

Düşünüyorum da yaptığım şeylerden ne çok pişmanlık duyuyorum ben.

Boşa zaman geçirdiğimde
Aşırı tatlı yediğimde
Düşünmeden karar verdiğimde
Aşık olduğumda
Annemle kavga ettiğimde
Aşırı para harcadığımda
Odamı dağınık bıraktığımda
Okula geç kaldığımda
Aşırı sigara içtiğimde
Bilgisayar başından kalkmadan saatlerce oturduğumda
Yine boşa zaman öldürdüğümde
Bir şeylerimi kaybettiğimde
Yapacaklarımı unuttuğumda
Yine aşık olduğumda
Çok fazla yemek yediğimde
Uyuya kaldığımda
Birine güvendiğimde
ve Yine aşık olduğumda ..
"hep pişman oluyorum"

Ama sonra sorarsan tekrarlıyor musun bunları diye? Evet, tekrarlıyorum. Üstünden zaman geçiyor, boşveriyorum, unutuyorum, tekrarlıyorum ve yine pişman oluyorum.


19.2.09

Dont go!

Bu akşam iğrenç bir akşam aslında. Çünkü beklediğim, düşlediğim, deli gibi gitmek istediğim Nouvelle Vague konseri var ve ben bilet bulamadığım için gidemiyorum. Nasıl olur da 23 gün önceden tüm biletler tükenir? Erken davranamamanın acısını en güzel şekilde çekiyorum. Bütün o gidenleri düşünerek, evimde çatlıyorum ve tekrar "In a Manner Of Speaking" açıyorum. Tam ağlamalık..Tanrım..

14.2.09

This is the life

Geçen sene bu tarihte yalnız değildim, evet. Yemeğe çıkmıştık kendisiyle. Hani hep klasik olan ama bizim hiç öylesine romantik bir şekilde yapmadığımız şeydi işte.
Bu sene ise yalnızım, gerçi uzun zamandır yalnızım ve sevgililer gününü de yalnız geçiriyorum. Her tarafta öpüşen, koklaşan, bıcır bıcır sevgililer dolu olacak. Kıskanmıyorum diyerek kandırıyorum kendimi. Annem bile sevgilisiyle birlikte, romantik bir dağ evinde kalmak üzere, 3 günlük tatile çıktı. İnanamıyorum!
Bu akşam bol kahkahalı bir oyuna gitmeseydim herhalde evde kendi kendimi yer, bitirirdim. Şimdi makyajı sil, yatağın üstünü boşalt, kıyafetlerini değiştir falan nasıl üşeniyorum ama çok uykum geldi. Bir yandan da bütün gece biriyle konuşasım ya da yazı yazasım var. Anlıyorum, tamam. Gece gece yalnız kalmaktan bunlar. Hepsi geçecek, iyi geceler.

11.2.09

Hey

Selam penceremden bakan, küçük meraklı çocuklar : )
Şu an sizin yerinizde olup, dışarıda çılgınlarca koşup oynamayı sonra da balkonun storlarına yaklaşıp meraklı gözlerle kendimi izlemeyi nasıl isterdim bilemezsiniz.

Memories

Kimselerin yüzemediği bir okyanusun içerisinde kaybolduk biz seninle. Ne geriye dönebilmeyi, ne de biraz daha ilerlemeyi istemedik. Herkesin, herşeyden etkilendiği, birbirilerine bakıp sahte olarak gözlerindeki tuzlu suları düşürdükleri bir zamanda, biz durdurmak istedik akan zamanı, hep birbirimizin yüzüne bakabilmek için.

Bir gün ben mutfakta lavabonun başında bardakları yıkarken, usulca geldin arkadan ve sarıldın belime. Nefesin boynuma değerken söyledin o sözleri. Her ne olursa olsun, burada durduğunda, sana sarıldığımı ve kulağına fısıldayarak "seni seviyorum" dediğimi hisset dedin. Bu gün bile arada hissediyorum seni. Evin her köşesinde bıraktığın hatıralarınla hatırlıyorum seni.

Bir de hikayenin kötü tarafı var tabi, hatırlanmak istenmeyen kötü anılar ve yalanlar. Tek gerçek içimizde büyüttüğümüz sevgimizdi ama biz onu da yok etmeyi başardık. Kimseyi yerine koyamadım senden sonra. Her gelen ve giden de bir parça seni aradım ama kimsenin duyguları senin kadar açık değildi. Kimse bana o kadar güzel şeyler yazmadı, söylemedi, dokunmadı. Hepsini geçtim kimse beni yalanlarına bu kadar güzel inandırmadı..

7.2.09

Porcelain

Etrafı pembe duvarlarla çevirili dünyasından öteyi göremeyen bir insan olarak yetişmediğime şükrediyorum bazen. Bir yerde oturduğumda çevremdeki insanları gözlemlemeyi ve dinlemeyi çok sevmişimdir. Bilmediğim hayatlar hakkında kendimce yorumlar yaparım. Her an her saniye bambaşka hikayeler dolaşıyor etrafımızda. Bazıları ise o kadar yanımızda oluyor ki.

Bir tanesine geçen gün şahit oldum. Kırmızı masanın üzerinde duran defterlerin yanına bıraktım kendi defterimi ve sonra oturdum, bir kaç saniye geçmeden meçhul şahış geldi ve "inanmıyorum kim bıraktı bu defteri buraya? iphone'm çizilmiş" diye bir çığlık koptu. Döndüm ve "ben bıraktım" dedim, bana baktı ve arkadaşına döndü ağlamaklı bir sesle söylenmeye devam etti. Hayır, madem iphone'u alacak parayı baban veriyor gayette o çizilen kapağını değiştirebilirsin ayrıca defter gelmesiyle oluşabilecek bir çizik de değil, bildiğin düşürmüşsün kardeşim. Hatun oturdu bir güzel ağladı, söylendi. En sonunda dayanamayarak uzaklaştım ama şoku atlatabilmiş değilim.
İnsanlar hayatlarında sorun görmedikçe, yaşadıklarını ne kadar büyük bir dert haline getirebileceklerini bir kez daha anlamış oldum.

Oysa ki dershaneye giden, büyük ihtimalle OKS'ye hazırlanan, sırtında kocaman çantası, uzun saçları ve güzel yüzüyle minibüse binip kendisine yer veren herkese nazikçe teşekkür ederek yol boyunca ayakta gidip, benimle aynı durakta inen kız geldi aklıma. Işıklarda beraber indik ardından bir adam kızı aldı ve minibüse döndü, şoföre para verip indi sonra da kızın çantasını aldı ve beraber yürüyerek uzaklaştılar. Sonradan anladım ki adam kızın babasıymış ve o küçük kız yol parası olmadığı için şoförden rica ederek binip, bütün yolu ayakta gidip, ineceği durakta babasının onu almasını ve parayı ödemesini beklemiş.
Bir de yaşlı amcamız vardı o gün, kolundaki değneğiyle birlikte bindi minibüse. Hiç oturanlara bakmadan cam kenarına tutundu ve parasını verdi. Görür görmez ayaklandım ama o hiç oturanların tarafına bakmıyordu. Yaklaştım ve "amcacım oturun isterseniz" dedim. Bana döndü ve "kızım ben oraya oturana kadar çoktan yerimi kaparlar, hiç zahmet etme" dedi. İçim burkuldu hemen. Kim bilir kaç kere yaşadı o olayı, kaç hayvan yerinden feragat edip oturmasına izin vermedi. Güç bela ikna ettik ve oturttuk amcayı ama söyledikleri aklımdan hiç silinmedi.

"Bana şu boktan dünyada aynen göründüğü gibi olan tek bir şey ver!".........

6.2.09

Ivan Holinka


Geçen gece televizyonda hiçbişey bulamadan gezinirken Gülhan'ın Galaksi Rehberi'ne rastladım. Program yaklaşık 1 sene öncesinin tekrarıydı ve küçük bir gemiyle Tuna Nehri boyunca çeşitli ülkeleri geziyorlardı. Slovakya'nın başkenti küçüçük bir şehir olan Bratislava'da durdular. Opera binasından başlayan gezi, ilginç heykellerle dolu sokaklar boyunca devam etti ama aralarından en ilginç olanı "Ivan Holinka" ismindeki müzisyendi. Allahtan adamın yanında baya durdu ve inceleyebildim ama yetmedi açıkcası. Tek kişilik bir orkestra kendisi ve bütün enstürmanları kendi yaptığı ilginç düzenekle birlikte tek başına çalıyordu. Kendisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz internetten bakabilirsiniz diyordu Gülhan fakat ne kadar arattıysam da youtube da ki birkaç video harici pek de bir şey bulamadım. Kendisini görmek için yalnızca Bratislava'ya yolumuzun düşmesi gerekiyor anlaşılan.
Umarım bir gün o güzel gemiyle birlikte Avrupa seyahatine çıkmak kısmet olur ve Brastislava da durup o muhteşem müzisyeni dinleyebilirim...

Hakkımda

Fotoğrafım
Yarın bunların hepsini unutmuş olacaksın. Şimdi git ve uyu. İyi geceler.

İzleyiciler